arkınçelik
ifade tasarımı
web PEN WHITE.png

yazılar

çok sevdiğim bir arkadaşım Murat İpek'ten alıntı ile 

"merak etmeyin ben yazarım"

sen ne bilirsen

Dünya ve insan bilinci her an büyük bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. 2012’den itibaren ve özellikle son aylarda inanılmaz bir hıza ulaşan bu fiziksel değişimin yarattığı psikolojik ve sosyal etkileri pek çok farklı nedene bağlayıp hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz. Anlayışımız değişmeden gerçeklik dediğimiz varoluşu değiştirmemizin mümkün olmadığını bilsek dahi bunu uygulamak hiçbir zaman öyle kolay olmuyor.

Stres dediğimiz olgunun ne olduğunu düşünün.

Herkese farklı bir şey ifade ediyor. Temelinde, herkes için bambaşka nedenler yatıyor ama sonuçta ciddi sağlık sorunlarına, hatta ölümcül hastalıkları tetiklemeye kadar varan etkilere sahip. Stresli hayatlar yaşarken bunu kanıksayıp stresin varlığını algılamamaya başlıyoruz. Bir süre sonra, yüksek gerilim hattı yakınlarında yaşayıp neden olduğunu bilmeden kansere yakalanmak gibi radyasyonun ne olduğunu görmeden, bilmeden ve duyularımızla hissetmeden etkilerine katlanmak zorunda kalmak gibi bir çıkmaz içine giriyoruz. Stres sadece basit ve sıradan bir örnek aslında.

Görmemeye programlandığımız için göremediğimiz o kadar büyük bir oyun içindeyiz ki... Tüm yerleşik sistemler aynı oyunda büyük birer rol sahibi ve biz sahneye konan oyunu izleyen değil ne yazık ki oynayanız. Bizim dışımızda herkes bunun bir oyun olduğunu ve asıl amacın ne olduğunu bilirken biz bambaşka hayallerle hayatımızı yaşamaya çalışıyoruz.

Halen var olan ekonomik sistemin içine doğan her birey gibi biz de “para”nın doğal bir şey olduğunu düşünmeden kabul ettiğimiz bir kültüre dahiliz. Başarı, mutluluk, tatmin hatta çoğu zaman aşk bile bu, “amaç haline gelmiş araç” sayesinde elde ediliyor inancındayız. Ay sonunda almak için uğraştığımız maaşımızı çoğu zaman hiç görmeden otomatik olarak hesabınıza yatmış buluyoruz. Kolaylık olsun diye her ödeme zaten otomatik. Harcamalar kredi kartı ile...

Para neyi temsil ediyor? Hiç düşündünüz mü?

Parayı devlet mi basıyor? Ya da kim para basma kararını veriyor?

Bankadan kredi aldığınızda nasıl bir sistem işliyor? O para nereden geliyor?

Geri ödediğiniz para nereye gidiyor? Peki ya vergiler?

Kağıt parçasına mürekkeple basılmış bu birkaç rakam ve harf dünyanın neresinde, neyin karşılığında geçerli?

Düşündüklerinizi düşünün...

Düşünce nerede oluşuyor?

Nerede oluştuğunu bulduğunuzu düşündüğünüz zaman

düşüncelerin yerini bulan kim?

Peki, bu yazıyı okurken içinizden bir ses, size sadece sizin duyduğunuz bir sesle bu yazıyı okuyor siz de dinleyip anlamıyor musunuz?

Katıldığınız ya da karşı çıktığınız bir fikri ifade eden sözcükleri gördüğünüzde mi tepki veriyorsunuz, yoksa sadece sizin duyduğunuz o okuyan sesin ne okuduğunu duyup, anlayıp, yorumlayıp ona göre mi tepki veriyorsunuz? Verdiğiniz tepkileri neye göre veriyorsunuz?

Alışkanlık dediğimiz öğrenilen bir durum ise öğrenen ve tepki veren aynı bilinç düzeyinde mi?

“BEN” dediğiniz benlik, varlığınız, bedeninizde özel bir yerde mi?

Bedeninizin her yerinde aynı anda var mısınız?

Ya duygular? Duy-gu’larınızı duyan kim?

Hissettiğiniz duyguları nereden duyuyorsunuz?

Aşkı, öfkeyi, arzuyu, korkuyu, merakı nerenizde hissediyorsunuz?

O hissettiğiniz yerin kendi bilinci mi var yoksa

siz o duyguyu kontrol edebiliyor musunuz?

Varlığımızı dayandırdığımız temellerden, varlığımız dediğimiz fiziksel yapıyla inşa edilen en şaşalı sistemlere kadar her yerde bir yanılsama ve en önemlisi bir kandırılma içindeyiz. Bundan kurtulmanın tek yolu bu aldatmacanın farkına varmak ve kurtulmayı istemek.

Siz de bir şeylerin temelden yanlış olduğunu  düşünüyor ama adını koyamıyorsanız. The Matrix filmindeki gibi bir hikayeyi gerçekçi buluyorsanız ve var olan politika, din, ekonomi, sözde bilimsel ilaç ve gıda sektörlerinin yalanlarını apaçık görebiliyorsanız değişen dünyada bu bilinç uykusundan tam anlamıyla uyanma şansınız var.

Uyandığınızda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve ne yazık ki eskisi kadar kolay da olmayacak ama en azından kandırılmadan ve kendi seçeneğiniz ile yaşamaya başlayacaksınız. Koşulların belirlediği bir birey değil koşullarını belirleyen bir insan olacaksınız. Başlangıçta eski işletim sisteminizle yeni yazılımları çalıştırmaya uğraşıp sonra sistemin tamamını yeniden yükleme ihtiyacında olduğunuzu görebilirsiniz. Bu noktada artık oyunun değiştiği ve yeni işletim sistemi sayesinde hard disk’ten SSD’ye geçmiş gibi büyük bir değişim yaşayıp BIOS güncellemesi ile aslında fiziksel donanımınızın yeterli olduğu ve sadece yazılımsal kısıtlamalarla donatıldığınızı anlayacaksınız. Bunlar anında gerçekleşmeyecek. Fark etmek ilk aşama ise farkındalık ve temizlenme sizin ne kadar emek harcamak istediğiniz ile belirlenen tamamen kişisel bir süreç olacak. Tek güzel haber, dünyanın artık buna izin veren bir yapıya sahip olmak için değişiyor olması.

Bu değişimin içinde aslolan dönüşüm sadece ve sadece “anlayış”tan ibaret olduğu için kat ettiğiniz yol boyunca hem hiç değişmiyor gibi hem bambaşka biri olarak yolculuğunuza devam edeceksiniz.

Ben ne kadar bildiğimi düşünürsem düşüneyim, neye inanırsam inanayım, ne kadar doğru ya da haklı olduğumu bilsem de sonuçta her şey benim yazdıklarımı okuyan sizin, beni ve yazdıklarımı ne niyetle ve ne düzeyde anlamak istediğiniz, ne kadar çok ve iyi anlatabildiğim ve bunlarla ilgili sizin ne kadar anlama kapasiteniz olduğuna bağlı.

“Sen ne bilirsen bil, bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.”

Mevlana Celaledin-i Rumi

 

Arkın Çelik